Türbana Özür?

Türbana Özür?

Kemal Kılıçdaroğlu, BabalaTV'de başörtülü kesimden özür diledi. "Haksızdık, hatalıydık, o yüzden helalleşelim dedim" mealinde konuştu.

CHP'li değilim, sosyalistim ama bu özürden rahatsız oldum. Düşündüm, bunda beni rahatsız eden nedir diye... Sayayım;

1. Kamu kurumlarında genel ahlak adına örneğin etek boyuna karışılıyor, zorunlu din dersleri (sistematik ikna odaları?) sürüyor, Alevinin ibadethanesi ibadethane bile sayılmıyor (caminin ibadethane sayılmadığını hayal et), Aleviye-ateiste günde beş vakit megafonla ezan dinletiliyor, konserler ve festivaller iptal ediliyor, dinsiz sözcüğü hakaret olarak kullanılıyor... Daha sayabilirim. Bu uygulamaları muhafazakar kesimin desteklediği hükümetlerin sürdürdüğü de açık. Yani karşı taraf pataküte vuruyor ama senin tek yumruğun (türban yasağı) için özür bekliyor! Bu, kendi yediği naneleri yok sayan bir tavra işaret ediyor. Başörtülü birinin çıkıp karşısındaki Marksist ateiste yahut bir Aleviye kendini mağdur sunarak özür beklemesi benim için çok fazla.

2. Başörtüsünün serbestleşme sürecinde hükümet bir paket hazırlayıp üstte sıraladığım sorunları da çözebilirdi ama öyle yapmadı. Sadece kendi sorunlarını çözüp bencillik ettiler. Sorunları çözüldü, hatta başörtüsü ilkokula dek girdi ama varlığı sapkınlık sayılan ateistten, ibadethanesi tanınmayan Aleviden özür istiyorlar. Esasında onlara benzemeyen herkesin özür dilemesini istiyorlar.

3. Başörtüsü takanlar, dinin böyle emrettiğine inandığı için takıyor. Yani; a. giyim hürriyetini dinsel gerekçeyle iptal ediyorlar, b. bunu ahlakla ilişkilendirip yapmayanların -sırf bu nedenle!- ahlaksız olduğunu, 'öte tarafta' ceza göreceklerini savunuyorlar, c. bu emrin sadece kadınlara dönük olan cinsiyetçi içeriğini de dert etmiyorlar. Bu sebeplerle başörtüsü sıradan bir kıyafet değildir. İdeolojik bir anlamı var ve bu ideoloji yasakçı, nefret içeren ve cinsiyetçidir. Böyle bir şeyle fikren (yasakla değil fikren) mücadele edilmelidir. Bunu gözardı edip sanki şapka takmaktan hiç farkı yokmuş gibi ele alıp önünü daha evvel açmadığın için özür dilemek yanlıştır düşüncesindeyim.

4. Bu konuda beni rahatsız eden son husus da muhafazakar kadınların başörtüsünü bunca önemsemiş ve mücadele konusu yapmış olmalarıdır. Bu kadın kesimi, başörtüsü için verdikleri mücadelenin onda birini kadın olarak kendi hak ve hürriyetleri için vermedi. Destekledikleri siyasetçi defalarca "Ben kadın erkek eşitliğine inanmıyorum" dedi mesela, bunu yuttular. Ne İstanbul Sözleşmesi iptal edilirken ne bekar kadınları sahiplendirmekten bahsedenlerle ittifak kurulurken mücadele etmediler. Ama kumaş için ülkeyi salladılar, halâ dertleri bu konuda özür duymak! Baştaki kumaşa kadının kendisinden daha çok kıymet verdiler adeta. Bunu bilmek de rahatsız edici.

5. Devletin "başını aç!" emrine karşı çıkarken dinin "başını ört!" emrine boyun eğmek, hürriyeti değil emir-yasak tekelini dinde tutma ısrarını savunduklarını gösteriyordu. Nitekim iktidar oldukça dinciliğin ve otoriterliğin dozu arttı. Güya hürriyet dediler ama bu hürriyeti gayrı-Sünni kesimler için hiç gözetmedikleri gibi, muhafazakar aile baskısıyla istemeden örtünen kadınları da görmezden geldiler.

Özür şartsa karşılıklı dilenmelidir ve karşı tarafın özür başlıkları bir hayli fazladır. Lakin kendilerinin farkında değildirler. Neden? Çünkü CHP oy kaygısından ötürü hiçbir zaman bu konulara girmemiş, "Benim ninem de başörtülüydü" çiğliğini aşmamış, gayrı-Sünni olan hiçbir şeyi açıktan savunmamış, mücadele örgütlememiştir.

Dinin hegemonik etkisinin önünü açmak "özgürlükçülük" değildir. CHP'liler özür dileyebilir, sosyalistleri bağlamamalıdır. Kadınların dinsel ve töresel örtünme zaruretlerinden kurtulması da eşitlik ve özgürlük mücadelemizin başlıklarından biridir.

Fırat Bayram

29.05.2023
--------------

Bir okur yorumu:

Doğru, yerinde bir yaklaşım. Başörtüsü, yani türban inanan kadın için bir seçenek değil, bir zorunluluktur. Seçeneğin olmadığı yerde ise özgürlük yoktur. İşte bu nedenle "türban takma özgürlüğü", ya da "türban özgürlüğü" söylemi bir aldatmacadır.