Alyoşa’nın Bayırı - Hasat Galina Nikolayeva
"Palegeya Konopatava, Kolhoz’un zenginliği zamanında siz ve kocanız biraz çalıştınız. Fakat zor günler gelince yan çizdiniz. Bakalım size Kolhoz’un gereksinimi var mı? Bunca yıl burada ne yaptınız? Siz yalnız işten çekilmekle kalmadınız aynı zamanda kendinizde en iyi kolhozcularla alay etme hakkını da buldunuz.

"Palegeya Konopatava, Kolhoz’un zenginliği zamanında siz ve kocanız biraz çalıştınız. Fakat zor günler gelince yan çizdiniz. Bakalım size Kolhoz’un gereksinimi var mı? Bunca yıl burada ne yaptınız? Siz yalnız işten çekilmekle kalmadınız aynı zamanda kendinizde en iyi kolhozcularla alay etme hakkını da buldunuz.
Siz Vasilisa Mihalovna ve siz Pötr Matreiç, Kanopatov’lara acıyorsunuz öyle mi? Ben size acıma hissinden sözetmek istiyorum. Tembele acıyarak çalışkanı vurduğunuzu, korkağa acıyarak cesaretliyi vurduğunuzu, hırsıza acıyarak dürüst adamı vurduğunuzu unutmamanızı rica ederim. Bunlara acımak değil, acaba çalışmalarıyla kolhoza karşı suçlarını affetirebilirler mi diye düşünmek lazım. “ (syf: 227)
Kitap; İkinci Paylaşım Savaşı’ndan sonra, Sovyetler Birliği’nde yaşamın yeniden kurulması ve üretimin artırılmasında yaşanan sorunları ve bu sorunların nasıl çözüldüğünü anlatıyor.
II. Paylaşım Savaşı’nda, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin yönetici ve kadroları, Naziler’e karşı en ön safta yer almış, özgür bir vatan ve sosyalizm uğruna şehit düşmüşlerdir. Bu da nitelikli kadro kaybına yol açmıştır. < BR>Savaşın yıkımları, yol açtığı sorunlar, ülkede yaşayan herkesi etkile miştir. Savaş,cephede ve cephe gerisinde fedakarlıklarla, bedellerle kazanılmıştır.
Alyoşa’nın Bayırı, II. Paylaşım Savaşı’nın zaferinden sonra, 1 Mayıs Kolhozu ve çevresinde yaşananları tüm sadeliğiyle anlatıyor. Yazar Galina Nikolaeva’ya bu kitabı için, 1950 yılında birinci dereceden “Stalin Ödülü” verilmiştir. Kitap; yaşam içinde değişimi, dönüşümü, birbirine bağlı gelişimi anlatması açısından Felsefenin Temel İlkeleri kitabında örnek olarak gösterilmiştir.
Avdotya’ya kocasının cephede öldüğü haberi gelmiştir. Kocası Saviliy ise zaferden sonra mucize denebilecek bir ameliyatla iyileşip, ansızın çıkagelir. Evde sevinçle karşılanır Vasiliy. Ancak bir sorun vardır. Avdotya, Stepan’la evlenmiştir. Vasiliy, hırsından Stepan’ı vurmak ister ama, Stepan’ın savaşta aldığı yaraları görünce vazgeçer. Alman kurşunuyla yaralanmış Stepan’ı vuramaz. Ödenen bedele saygıyı görürüz bu davranışta.
1 Mayıs Kolhozu’nda yaşayanların aile sorunları da dahil kişisel yaklaşımları; kolektife karşı duydukları sorumluluk, yapılan işler ve büyük düşünceler içinde sorun olmaktan çıkar. Kolay olmaz, sıkıntılı ve özverili bir yaşamı gerektirir ama üstesinden gelirler.
Vasiliy, köyünde yaşamaya başladığı andan itibaren sorunların içinde bulur kendini. Savaş öncesinde Kolhoz başkanıdır. Döndükten sonra da başkanlığa seçilir. Vasiliy’den önceki başkanın iyi yönetememesinden 1 Mayıs Kolhozu, bölgedeki en geri kolhozdur. Köylüler, Kolhoz’un işini yapmak yerine, ormandan, kendilerine kazanç getirecek keten işine koyulmuş; üretim, olumsuz etkilenmiştir. Vasiliy, Kolhoz’daki partili tek kişi ve Kolhoz Başkanı olarak işlere girişir.
Partinin ilçe yöneticisi, 1 Mayıs Kolhozu’nun bölgedeki diğer Kolhoz’lardan geri kalmaması, kalkınma planındaki hedeflere ulaşması için partili iki insanı Kolhoz’a görevli olarak gönderir.
Halk, Parti İlçe Yöneticisi Andrey’e, ‘Petroviç’ demektedir. Yaşlı olmadığı halde, Petroviç diye hitap etmeleri, ona duydukları saygıdandır. Andrey, genç yaşına rağmen, olgun, bütünü düşünen, ayrıntıları gözden kaçırmayan, hedeflere ulaşmada kararlı bir insandır.
Vasiliy’le, Andrey, ilk görüşmelerinde, karşılıklı birbirlerini anlamaya çalışırlar. Bu, ilk karşılaşmalarında, aralarında akrabalık ve arkadaşlıktan öte bir bağ belirmiştir.
“Amaç birliği mi, düşünce tarzı uygunluğu mu, ortak yaşam anlayışı mı hiç bir şeyle kıyaslanamayacak o yoldaşa güven mi yoksa bunların hepsi mi, bunu tespit edemiyordu. Fakat insanlarda, her şeyden önce, aradığı ve her şeyden fazla değer verdiği başlıca şey duyguydu. Andrey, bu özel duyguya “partililik duygusu” diyordu.” (Syf. 41-42).
Andrey’in, 1 Mayıs Kolhozu’na görevli olarak gönderdiği eşi Valentina, elektrik teknisyeni olan arkadaşları ve Vasiliy, Kolhoz’da, ilk Parti grup toplantısını yaparlar. Herbiri, özen ve ciddiyetle hazırlanıp gelmiştir toplantıya. Sorumluluk duyguları, giyimlerinden, konuşacakları konulara kadar tüm hazırlıklarına yansımıştır. Önce görev bölüşümü yaparlar. Çarçabuk hallederler bu konuyu. Kolhoz’da neler yapılması gerektiğini konuştuklarında birbirlerine saygı ve güvenleri gelişir. Çünkü herbiri, karşısındakinde sorunların çözümü için gerçekten kafa yorulduğunu görür. İlk toplantılarında birbirlerine eleştirileri de vardır. Valentina, Vasiliy’in suratı asık çalıştığını oysa coşkulu çalışmanın verimi arttıracağını söyler. Aralarında, öncesinde bir tartışma yaşanmıştır. Valentina hatasını kabul ederek Vasiliy’in çalışma tarzına yönelik eleştirilerine devam eder. Hatasını kabul etmesi ve ortak hedefleri doğrultusunda konuşmaya devam etmesi, onun daha güçlü olmasını getirmiştir.
Halk, partili elektrik teknisyenine ve eşine “soba arkası prensi” lakabını taktığından toplantıda bu da gündeme gelir. Partili insanın yaşamıyla da örnek olması gerektiğini söylerler. Her üçü de güçlenerek çıkar bu toplantıdan.
“Onlar yalnız üç kişi, üç komünist ve üçü de birçok zaaf ve kusuru olan sıradan insanlardı. Fakat bir amaçları olduğu ve bu amaca doğru, partinin gösterdiği yolda, birbirlerini amansızca eleştirirek, hatalarını düzelterek ve birbirlerini tamamlayarak ısrarla yürüdükleri için, Parti adı verilen güç haline geliyorlardı.” (Syf. 152)
Onlar, kollektif bir güç oldukça, 1 Mayıs Kolhozu, hedefleri doğrultusunda adım adım ilerler.
Alyoşa, 1 Mayıs Kolhozu’nun en çalışkanı, Komsomol örgütlenmesinin başkanıdır. Savaş başladığında, 14 yaşında olmasına rağmen, bütün erkek işlerini omuzlamış, ağır işlerin, sorumlulukların üstesinden gelmiştir. Şimdi de, Kolhoz’un geriliği, Alyoşa gibi çalışkan, özverili insanlarla aşılacaktır. Alyoşa, bir yandan öğrenir, bir yandan öğrendiklerini çevresindekilere öğretir. Ekipler oluşturulur, canla başla çalışılır. Kendini düşünmez, hep işlere öncelik verir. Kendine dikkat etmediği için sorumsuz davranışlardan dolayı hastaneye geç götürülür. Andrey, Alyoşa için şöyle der; “... yüksek, ölçülü olmayı gerektirir. İnsan dağda ne kadar yükseğe tırmanırsa her adımda, o oranda daha özenli iyi, daha özverili, daha soylu iseler onlara oranla daha özverili olmamız gerekir. Alyoşa gibi insanların yetiştiği yerlerde, kolektifle ayrı ayrı insanlar arasında yeni ilişkiler oluşmalıdır. Alyoşa, bütün Kolhoz’u düşünüyordu, fakat kendisini hiç düşünmüyordu. Demek ki onu, kolektif düşünmek zorundaydık. Hastalığının başlangıcını niçin görmediniz? Tarlayı zamanında terk edip, hastaneye gitmesi için, niçin ısrar etmediniz. Yeteri derecede özenli, duyarlı değildiniz ‘1 Mayıs’ Kolhozu için belki en değerli şeyin kıymetini bilemediniz...” (Syf. 395)
İnsanın da, kolektifin de değerini, bütünlüğü içinde öyle güzel işliyor ki, okuyucuyu daha bir sarıyor roman...
Partinin, halka açık toplantıları, genişletilmiş toplantılar yapılır. Sorunların çözümünde; halkın, üretim hedeflerini sahiplenmesinde, bu toplantılar etkili birer araçtır. Yeri gelir, zor günlerde çalışmayan bir aile mahkum edilir, suçunu affettirmesi için şans verilir. Yeri gelir, mesleğinde uzman olupta, partili hedeflerle düşünmeyen kişinin kendini görmesi sağlanır. Zararlı düşünceler gizli kalacağına, açığa çıkarılıp mahkum edilsin düşüncesiyle hareket edilir ama iş şansa bırakılmaz. Böyle toplantıların hazırlığı da yapılır.
Kolektifin gelişmesi, üretimin arttırılmasıyla da birebir ilgilidir. Yeni teknolojiler kullanılır üretimi arttırmak için. Başarılı sonuçlar alındıkça bu yaygınlaştırılır. Çalışma kurallarına uymayanlar, çalışmayan, panolarda teşhir edilir. Üretkenlik arttıkça teşhire de gerek kalmaz.
Kolhoz’daki insanların birbirleriyle ilişkileri de gelişir. Kolhoz’un itibarına karşı, herkes sorumluluk duyar. Kolhoz’dan bir kişinin yasaları ihlal etmesi, herkesi endişelendirir. Oysa daha 3-5 ay öncesine kadar birçok insan kendinden başkasıyla ilgilenmez; böyle bir sorumluluk duymaz kendinde.
Toplumsal duyarlılık, sahiplenme, sadece Kolhoz’la sınırlı değildir. Trende yolculuk yaparken, bir devlet dairesinde işini halletmeye çalışırken, bir profesörle konuşurken, güven ve huzur duyacak bir ortam yaratılır Sovyetler’de. Ülkenin herhangi bir yerinde, bulunulan mekanda, aile olmanın, kolektifliğin güzelliği hissettiriliyor.
“Alyoşa’nın Bayırı” Örgütlülüğün gücünü, kolektivizmi, üretmenin güzelliğini anlatan, okunmaya değer bir kitap.
Ayfer Özel